SALAZAR'IN ÜÇ F'Sİ

Siyaset ve tarih - kıvrımlı sokakları, beklenmedik dönemeçleriyle sonsuz bir labirent. Salazar'ın Üç F'si - Fado, Fátima ve Futbol - bir zamanlar Portekiz halkını sarmalayan o nostaljik melodi gibi, kimi zaman naif, kimi zaman kurnaz politik ritüellerin maskelediği bir ahenkle yankılanır. Peki ama, bu yankılar çağlar ötesinden günümüz devlet yönetimlerinin holüstik koridorlarına nasıl sızdı? İşte 21. yüzyılın küresel sahnesinde, bu eski politik mantra nasıl yeniden şekilleniyor, gelin birlikte bakalım.

Bir zamanlar Salazar tarafından milli bir kimlik unsuru olarak meşrulaştırılan Fado'nun hüzünlü tınıları, bugün popüler kültürün labirentlerinde bambaşka bir ses tonu buluyor. Hükümetler ve liderler, artık Twitter'da viral olan paylaşımlarla, Instagram hikayelerindeki kısa videolarla halkın duygularına tercüman oluyorlar. Eski Fado'nun yerini, gençlerin YouTube'da milyonlarca kez izlediği bir pop şarkısı alıyor. Ancak bu dijital hüznün altında yatan, hükümetlerin halkla bağlantı kurma çabası mı, yoksa dikkatleri ekonomik ve sosyal sorunlardan başka yöne çekme taktiği mi?

Fátima'nın kutsal imajı, Salazar'ın hükümeti için Katolik değerleri ve milli birlik duygusunu pekiştiren bir sembol olarak tarihe kazındı. Bugünse, liderler sosyal medyada dini ve milli günleri anan gönderilerle, büyük kalabalıklar önünde kürsülerde etkileyici konuşmalar yaparak bu ikonografik yansımayı sürdürüyorlar. Bu modern versiyon, halkın dini duyarlılıklarını harekete geçiriyor, ancak aynı zamanda eleştirel düşünmeyi engelleyen bir perde gibi de işlev görebiliyor. Milliyetçi ve dini simgeler, hükümet politikalarına bir meşruiyet kılıfı olabilirken, aynı zamanda karşıt görüşleri bastırmak için de kullanılıyor.

Ve futbol... Salazar döneminde birleştirici bir milli hobi olarak sunulan futbol, bugün devlet başkanlarının özel locasından, sokaklarda düzenlenen dev ekran etkinliklerine kadar geniş bir sahne buldu. Milli takımların zaferleri, hükümetler için yararlı dikkat dağıtıcılar, popülist ajandalara hizmet eden araçlar olarak öne çıkarılıyor. Dünya Kupası bir politik miting meydanına dönüşebilirken, olimpiyat oyunları ulusal gururun bir göstergesi olabiliyor. Futbol, artık yalnızca bir spor dalı değil; bir devlet politikası, bir diplomasi aracı, hatta uluslararası ilişkilerin bir barometresi.

Görüyoruz ki, Salazar'ın Üç F'si modern dünya sahnesinde yeniden kurgulanıyor; her biri bugünün teknolojisi, medya stratejileri ve küresel dinamikleriyle harmanlanıyor. Fado, Fátima ve Futbol'un modern yansımaları, tarihin yalnızca geçmişte yaşanan bir dizi olay olmadığını, aynı zamanda bugünün politik ve sosyal yaşantısına yön veren canlı bir senaryo olduğunu gösteriyor. Peki, bu yeni senaryonun yazarları - yani bizler - eski hikayelerin derslerini alarak daha bilinçli bir gelecek yazabilir miyiz? Yoksa tarihin ritimlerine yeniden mi kapılıyoruz?

Salazar'ın mirası, sadece Portekiz'de değil, dünya çapında devlet politikalarının derinliklerinde saklı kalan bir uyarı niteliğinde. Üç F'nin bu çağdaş versiyonları, hem ulusal kimliğimizi hem de küresel topluluğumuzu nasıl şekillendirdiği üzerine düşünmek için bize bir ayna tutuyor. İşte tam da burada, köşe yazarı olarak benim görevim devreye giriyor: bu aynanın karşısında durmak, bakmak ve sorgulamak...

Diğer Yazılar