SEÇİLMİŞ YALNIZLIK

TÜİK'in verilerin dayanarak 2 gündür sitemizde haberler yapıyoruz. Yalnız yaşayanları ve bekarları. Denizli'deki toplam 364 bin hanenin 80 bininde tek kişi yaşıyor. Diğer bir veriye göre de Denizli'de ikamet eden 210 bin kişi de hiç evlenmemiş. Haberde vermeyip bu yazıya sakladığım veri ise, yalnız yaşayanların sayısının geçtiğimiz yıla göre yüzde 20'ye yakın artış gösterdiği.
Eski zamanlarda çocuklar evlenene kadar ailesinin yanında kalır yuvadan(!) ancak evlendiği zaman ayrılırdı. Olası bir boşanma durumunda da özellikle kadınlar ailesinin yanına geri dönerdi. Benzer durum üniversite eğitimi için başka kente giden gençler içinde geçerliydi. Büyük çoğunluğu eğitimini tamamladıktan sonra ya okuduğu kentte evlenerek kalır ya da ailelerinin yanına dönerlerdi.
Fakat günümüzde öyle olmadığını siz de çevrenizdeki pek çok örnekle görüyorsunuzdur. Özellikle ekonomik özgürlüğünü kazanmış kadınlar, maalesef ki hala devam eden toplum ve aile baskısına göğüs gererek yalnız yaşamayı tercih ediyor. Aslında kendine ait yaşamının iplerini eline alıyor.
"Yalnızlık Allah'a mahsus" sözü, yalnızlık konforuna alışmış bireyler için bir süre sonra anlamsızlaşıyor. İlmik ilmik kendine ait tek yaşamını şekillendirmiş kişi, kutsal alanını korumaya aldığında ise seçilmiş yalnızlık başlıyor. Evin içinde başka bir nefes ihtiyacını ise evcil hayvanlar fazlasıyla karşılıyor.
300 bin yıldır ancak toplu halde yaşayarak hayatta kalabildiğini gören ve buna göre evrimleşen biz insanoğlu için yalnız hayatı seçmek hiç de kolay değil. Az önce de söylediğim toplum ve aile baskısını bir kenara bıraksak bile bu durumun başlangıçtaki psikolojik getirileriyle başa çıkmak da başlı başına büyük bir sorun. Tabi ki alışana kadar...
Yalnız yaşama eğilimi, üremenin düşmesi, evlenmelerin azalıp boşanmaların artması bizlere, gelecek yaşam tarzına dair ipuçları veriyor. Bence toplumdaki bu dönüşümü "bireyselleşme" olarak okumalı.
Z kuşağı olarak adlandırılan ve genel olarak 2000 yılı sonrası doğanların içinde bulunduğu kişilere şöyle bir bakın. Bugün 20'li yaşlarında olan bu gençlerin büyük çoğunluğunun aklında evlenmek ya da gayrimenkul sahibi olmak yok. Kendini geliştirmek (okumak, spor yapmak, kariyer, hobiler...), olabildiğince eğlenmek ve dünyayı tanımak var. Ve tüm bunları yaparken de ikinci bir kişiye ihtiyaç duymuyor hatta istemiyorlar. Hayatlarını bu şekilde iyi yaşadıklarını gördüklerinde de ilerleyen yaşlarda ya hiç evlenmiyorlar ya da evlilikleri yalnızlık konforunun bozulması nedeniyle çok kısa sürüyor.
Sonuç olarak çetrefilli hayat sürecinde çevresel etkiler ya da bireysel hatalar sonucunda ortaya çıkan yalnızlıkla, seçilmiş yalnızlık arasındaki farkı iyi anlamak, yalnızlığı seçenlere saygı duymak gerek.
Hepinize iyi haftasonları…
Diğer Yazılar