SİYASETİN DİLİ VE ŞEHİRCİLİK ANLAYIŞI

Denizli'de siyasetin son dönemde iyice hareketlendiğinin farkında mısınız? Büyükşehir Belediye Başkanı Bülent Nuri Çavuşoğlu'nun art arda aldığı radikal kararlar muhalefetin eleştirileriyle karşılık buluyor. Eleştiren de eleştirilen de siyaset etiğini bozmuyor. Düzeyli siyaset adeta kentimizin üstüne güneş gibi doğuyor. Ve son dönemde trend olan videolu paylaşımlar da son gaz devam ediyor. Sanki basın açıklamalarının yerini almış gibi... Biz gazeteciler de bu sürece göre evriliyoruz tabi ki. Yeni siyaset tarzı bu: Hızlı, görsel ve tepkisel.

Şüphesiz son dönemde kent gündemini en çok meşgul eden konu trafiğe kapatılan yollar. Şahsen bunun kente iyi mi kötü mü geleceği hakkında net bir fikrim yok. Osman Zolan döneminde Gazi Bulvarı'nın trafiğe kısıtlanması sürücüleri oldukça zorlamıştı. Tek yöne sıkışan trafik ve beraberinde gelen 10 saniyecik yeşil yanan trafik lambaları herkesin sinirlerini zıplatmayı sürdürürken Gazi Bulvarı'nın trafiğe tamamen kapatılması bir de üstüne Bayramyeri'ndeki uygulama hepten tepkiye neden oldu.

Oysa bu kararlar bir çerçeveye oturtulursa anlam kazanabilir. Şunu söylemem gerek ki, gelişmiş şehircilik öncelikle trafik düzenlemesiyle, daha sonra da yayaları öncelemekle belli olur. Yürünebilir bir kent yaratmak, o kenti yaşanabilir kılar. Avrupa şehirlerinde artık bir otomobilin değil, bir çocuğun özgürce yürüyebildiği sokaklar konuşuluyor. Bu açıdan bakıldığında Başkan Çavuşoğlu’nun yaklaşımı cesur bir adım olarak değerlendirilebilir.

Ancak her cesur adım gibi, bu da iyi anlatılmak zorunda. Trafik düzenlemeleri sadece altyapı işi değil, aynı zamanda halkla iletişim meselesidir. Vatandaş neden bu yoldan geçemediğini, bu kararın arkasında hangi vizyonun yattığını bilmeli. Yoksa en iyi niyetle atılmış bir adım bile, kötü bir algının kurbanı olabilir.

Toplu taşıma kullananların sayısı ne kadar artarsa, o kadar şehirli oluruz. Sanırım Başkan Çavuşoğlu da bunu yapmaya çalışıyor. Elbette bu yeni düzenlemelere alışırız, nelere alışmadık ki... Ancak bu düzenlemeler umarım ki trafik sorunumuzu kronik hale getirmez. Çünkü plansız bir trafik politikası sadece bugünü değil, yarını da tıkar.

Bu bağlamda şunu da eklemeliyim: Şehirde bir vizyon varsa, bunun sokakta hissedilmesi gerekir. Bir kavşakta, bir durakta, bir kaldırımla ilgili detayda o vizyon gözümüze çarpmalı. Sadece büyük kararlarla değil, küçük dokunuşlarla da şehir dönüşür. 

Sonuç olarak, hem siyaset dili değişiyor hem de şehircilik anlayışı. Bu değişimin rotasını ise hep birlikte belirleyeceğiz: Eleştireceksek yapıcı olacağız, destekleyeceksek sorgulamayı elden bırakmayacağız. Çünkü şehir bizim, geleceği de bizim olacak.

Diğer Yazılar