ZOR GÜNLERDEN GEÇİYORUZ
2023 yılının sonlarına doğru zor günler başladığında hepimiz 2024 yılı için umutlu bir şeyler söylemeye çalışıyorduk ama ben onlardan biri değildim. 2024’ün zorlu geçeceğini, hatta 2023’ten de zorlu geçeceğini düşünüyordum. Nitekim de öyle… 2025’in de 2024’ten çok farklı olacağını düşünmüyorum. Bu yüzden beklentilerimizi gerçekçi şekillendirmek zorundayız. Nasıl şirketler büyüme stratejileri yapıyorsa ve bu stratejilere göre hareket ediyorsa, doğru adımları zamanında atıp sağlıklı bir şekilde büyüyorsa sorunlu günler yaşamamak ve nakit akışını yönetebilmek için belki de bazı şirketlerimizin stratejilerini küçülme yönünde şekillendirmeleri gerekiyor. Küçülme stratejilerinin de yapılması gerekiyor. Bu yüzden ben 2025 yılının da aynı şekilde zorlu geçeceğine inananlardanım
İHRACATÇIYI TEBRİK ETMEK GEREKİYOR
Benim en çok dikkatimi çeken ve üzerinde durduğum nokta; sanayideki yüzde 2’lik düşüştür. Pandemi döneminde bile makine yatırımına yönelik siparişlerimiz devam ediyordu. Şimdi burada çok ciddi bir azalma var. Stoklardaki eksi katkıda ekonomideki soğumanın bana göre çok önemli bir göstergesidir. Bu şartlar altında ihracatçılarımızı tebrik etmek gerekiyor. Bana göre hepsi milli bir kahraman. Çünkü şu anda da gördüğünüz gibi büyümeyi sırtlanmış durumdayız. Ben de bir ihracatçıyım. Ancak geçen yıldan bu yıla enerji maliyetlerindeki ve işçilikteki neredeyse yüzde 100’e varan artışlar, emtia fiyatlarındaki dalgalanmalar ve buna karşılık kurda enflasyonun oldukça gerisindeki bir artışa rağmen ihracatçılar halen büyük mücadele vermeye devam ediyorlar. Ancak bu ne kadar sürdürülebilir? İşte kafalardaki en büyük soru işareti bu.
BÜYÜMEYİ İHRACAT SIRTLIYOR
Büyümeye baktığımızda 2,9, hatta 3’e yakın bir beklentiden 2,5 gibi bir rakamla karşılaştık. Yani beklentilerin altında bir rakam. Oradaki en dikkat çekici unsurlardan bir tanesi özellikle sanayideki düşüş ve ihracatın büyümeyi sırtladığıdır. Yakın gelecekte ihracatın büyümeyi sırtladığı dönemlere bakacak olursak, ekonomimiz ne zaman soğusa; ihracat ekonomiyi sırtlar hale geliyor. Aslında ihracat ile büyüme arasında korelasyon zaman zaman bozuluyor. 2000’li yılların başlarında 2010-2015’lere kadar ihracattaki artış ve büyüme birbirine paralel gelmişti. Büyümede beklentilerin altında bir gelişme var. İhracatımız da rekor üstüne rekor kırsa da hala arzu edilen düzeyde değil. Böyle bir tablo ile karşı karşıyayız. Büyümede inşaat sektörü son derece dikkat çekici. Sanki eski günlere geri döner gibiyiz.
DAHA NE KADAR DAYANABİLİR?
İhracatımızın dağılımına baktığımızda bazı sektörlerimizin ihracat artışını sırtladığını görüyoruz. Özellikle serbest bölgelerde ciddi bir artış var. Örneğin ben, Denizli ihracatçısı olarak, uzun dönem Denizli İhracatçılar Birliği Başkanlığı yapmış biri olarak bölgeme baktığımda sektörel anlamda çok ciddi kan kayıpları da görüyorum. Kilogram bazındaki ihracatımız, değer bazındaki ihracatımızdan artışımız daha fazla. Bu, çok daha ucuza ürün sattığımız anlamına geliyor. Peki Türk ihracatçısı hem daha çok, daha yüksek fiyatlara mal ederken, yüksek rekabetten dolayı daha ucuza mal satmak zorunda kalıyorsa, bu ne kadar sürdürülebilir? 3. ve 4. çeyreklerde ihracat, büyümeyi ne kadar sırtlayabilir? Bana göre bir soru işaretidir. Biz zaten sıkılaşmanın etkisiyle büyümede bir miktar yavaşlama bekliyorduk. Sıkı para politikaları nedeniyle piyasalarda ve talepte bir daralma bekliyorduk. Ancak açıklanan rakamlar ve benim enflasyon beklentim, ekonomideki soğumanın sanki beklentinin biraz daha üzerinde olacağı gibi geliyor.
YÜKSEK DEĞİL REKABETÇİ KUR İSTİYORUZ
Bir kere yanlış algıyı düzeltmekle başlamak istiyorum. ‘İhracatçı yüksek kur istiyor’ ifadesi, çok doğru bir ifade değil. İhracatçı, rekabetçi kur istiyor, stabil bir ortam istiyor. Rekabetçi olabilmeyi, dünya pazarlarında mücadele edebilmeyi, çok zor kazandığımız pazarlarda hala bayrağımızı dalgalandırabilmeyi istiyor. Bu da finansa erişimin kolay olmasından geçiyor. Dünya finansa hangi şartlarda erişiyorsa biz de bu şartlarda erişmek istiyoruz. Dünya enerji fiyatlarına, rakiplerimiz enerji fiyatlarına hangi maliyetlerle ulaşıyorsa biz de bu maliyetlerle ulaşmak istiyoruz. Enflasyona paralel de bir döviz artışı bekliyoruz. Yoksa döviz kurlarına bağlı olarak ekstra bir kazanç elde etmek gibi hemen hemen hiçbir ihracatçımızın düşüncesi ve beklentisi yok. Çok net olarak altını çizmeliyim ki, maliyet artışlarımız ortada. Geçen yılki maliyet artışlarıyla, özellikle enerji maliyetleri ve işçiliklerdeki artışla ki bu yüzde 100’e yakın, kurdaki artışa baktığımızda çok ciddi oranda bir fark var. Bu kesinlikle sürdürülebilir değil. O yüzden rekabetçi kur ya da ihracatçının finansmana erişimin ucuzlatılması ve kolaylaştırılması, büyümeyi bu kadar destekleyen çok önemli bir camia için hayati önem taşıyor.
Kısacası, zor günlerden geçiyoruz. Belki önümüzdeki dönemler bir müddet daha zorlaşacak. Çünkü PMI verileri bir türlü toplanmıyor. Avrupa en büyük pazarımız. Almanya’nın durumu ortada ve henüz özellikle Merkez Bankamızda sanki böyle ekim-kasımdan önce faiz indirimi gelmeyecek gibi görünüyor. Bu şartlarda başımızı suyun üzerinde tutmaya çalışırken gerçekten yoruluyoruz ve yıpranıyoruz. Ama ihracatçılar olarak mücadeleden de vazgeçmeyeceğiz.
Diğer Yazılar