ÇOCUK İSTİSMARI BULDAN’DA MASAYA YATIRILDI
Ege Kadın Buluşması Denizli Sekretaryası ile Buldan Eğitim ve Dayanışma Vakfı’nın Buldan’da düzenlediği ‘Çocuk ihmal ve istismarı’ konulu panele kadınlar büyük ilgi gösterdi.
Ege Kadın Buluşması Denizli Sekretaryası’nın çocuk istismarı, konulu eğitim seminerlerinin ikincisi Buldan İlçesi’nde gerçekleştirildi. Buldan Eğitim ve Dayanışma Vakfı işbirliği ile gerçekleşen seminere çok sayıda Buldanlı bayan katıldı. Avukat Jülide Keleş Yarışan ‘Çocuk İstismarı ve Hukuki Süreç, Psikolog Şebnem Dal Üzülmez ‘Çocuk İstismarının Ruhsal Boyutu’ konularında Buldanlı bayanlara geniş bilgiler aktardılar. Ege Kadın Buluşması Denizli Sekretaryası Seçil Tok, Buldanlı bayanların eğitim seminerlerine ilgi göstermelerinden son derece memnun olduklarını söyledi. Tok, “Çocuk ihmal ve istismarı konusunda 10 bine kadına ulaşmak istiyoruz. Türkiye’nin kanayan yaralarından biri olan çocuk istismarı konusunda kadınlarımızı bilinçlendireceğiz. Bu seminerlerimizi önümüzdeki aylarda Babadağ ve Bozkurt İlçeleri’nde de düzenleyeceğiz” dedi. Buldan Eğitim ve Dayanışma Vakfı Başkanı Meryem Salman, vakıflarının yeni kurulduğunu söyledi. Başkan Salman, kadına yönelik etkinlikleri sürekli düzenleyeceklerini belirtti. Başkan Salman, “Buldan Eğitim ve Dayanışma Vakfı’nda düzenlediğimiz ilk vakıf günümüzde, Ege Kadın Buluşması'nın "Korkma Konuş. Hep birlikte Güçlüyüz” projesi kapsamında TEV, TOSYÖV ve Denizli Soroptimist Kulüp katkılarıyla “Çocuk ihmal ve istismarı" konulu panelde Psikolog Sayın Şebnem Dal Üzülmez, Avukat Sayın Jülide Keleş Yarışanı misafir ettik. Verdikleri değerli bilgiler için kendilerine, katkıları için TEV'den Günnur Candan Oymak'a, TÖSYÖV'den ve aynı zamanda Ege Kadın Buluşması Denizli Sekretaryasını yürüten Seçil Tok'a ve bu ilk günümüzde bizi yalnız bırakmayan tüm misafirlerimize çok teşekkür ederiz” dedi.
PARMAK EMME VEYALAN SÖYLEME
Psikolog Şebnem Dal Üzülmez, Buldan Eğitim ve Dayanışma Vakfı’nda düzenlenen çocuk istismarının ruhsal boyutlarını değerlendirdi. Psikolog Üzülmez, Buldanlı kadınlara “İstismar ve ihmale uğrayan çocuklarda parmak emme, ısırma, sallanma, altını ıslatma, yeme bozuklukları, hiperaktivite, aşırı içe dönüklük, güçsüzlük duygusu, dış kontrol odaklı olma, saldırganlık, aşırı pasiflik, hırsızlık yalan söyleme gibi antisosyal davranışlar, olumsuz benlik kavramı, Depresyon, uyku bozuklukları, aşırı kaygı, fobiler, obsesyon gibi nevrotik reaksiyonlar, intihar girişimi, bilişsel ve duygusal gelişmede duraklama, hafıza ve konsantrasyon bozukluğu, oryantasyon bozukluğu, güdü azlığı, aşırı bağımlılık, başarısızlık, yapay olgunluk, psikososyal cücelik gibi davranışlar gözlenmektedir. Çocukluk döneminde, büyüme, gelişme ve olgunlaşma sürecinde çocuk, çeşitli insanlarla etkileşim içindedir. Özellikle anne - baba, bakıcı ve öğretmen gibi zamanının büyük bir bölümünü birlikte geçirdiği yetişkinlerden etkilenmemesi mümkün değildir. Bu etkilenmeler, olumlu olabildiği gibi olumsuz da olabilir. Sevgi, güven, hoşgörü ortamında yetişmiş bir çocuk, güvenli ve olumlu bir yetişkin olacaktır. Oysa herhangi bir şekilde olumsuz davranış, ihmal ve istismara uğrayan bir çocuk, tüm yaşamı boyunca, uğradığı davranışın olumsuz izlerini üzerinde taşıyabilir. İstismar ve ihmal bireylerin fiziksel, bilişsel ve duygusal ve sosyal gelişimini olumsuz yönde etkileyen deneyimlerdir. Bu deneyimler, genellikle bir erişkin tarafından yapılan, çocuğun fiziksel, duygusal, zihinsel veya cinsel gelişimini engelleyen, beden veya ruh sağlığına zarar veren, kaza dışı ve önlenebilir durumlardır. İstismar; çocuktan sorumlu yetişkin ya da kurumlar tarafından çocuğun fiziksel, duygusal, sosyal ve bilişsel alanda gelişimine zarar verebilecek davranışların gerçekleştirilmesidir. İhmal; çocuğun sağlıklı gelişimi için sergilenmesi gereken davranışların sergilenmemesidir. Bir eylem, o eylemi gerçekleştirenin niyetine göre değil, çocuk üzerinde yarattığı etkiye göre istismar ve/ve ya ihmal olarak tanımlanmalıdır. Çocuk istismarı ve ihmali evrensel bir sorundur. Yaygınlığı ve türleri farklı olsa da her toplum ve kültürde rastlanmaktadır. Fiziksel, cinsel ve duygusal istismar ve ihmal olmak üzere üç ana başlıkla açıklanmaktadır” dedi.
HUKUKİ SÜREÇ
Avukat Jülide Keleş Yarışan ‘Çocuk İstismarı ve Hukuki Süreci’i şöyle değerlendirdi. Avukat Yarışan, çocuğa yönelik şiddet, başta anne babaları olmak üzere, çoğu kez onlara bakmakla ya da eğitmekle yükümlü yetişkinler tarafından gerçekleştirildiğini ifade etti. Yarışan, “Çocuğun cinsel istismarında dahi, istismarcı kişinin yani suçlunun %95 oranında çocuğun tanıdığı, güvendiği, yakın olduğu kişiler olduğu belirlenmiştir. Fiziksel istismar; çocuğun sağlığını, gelişimini ya da onurunu zedeleyecek şekilde fiziksel güç kullanılmasıdır, suçtur. Vurma, tokat atma, tekmeleme, yakma, hapsetme/kapatma/tecrit etme, bağlama, aç bırakma, ısırma, kaynar suyla haşlama, zehirleme, boğma vs gibi eylemleri içerir. Duygusal istismar; çocuğun ruh sağlığını ve gelişimini bozan, reddetme, aşağılama, suçlama, tehdit etme, kendisini ve ihtiyaçlarını görmezden gelme gibi davranışlara maruz kalmasıdır. Cinsel istismar; çocuğun kendisinden büyük bir kişi tarafından, cinsel doyum amacı ile kullanılmasıdır. 18 yaşından küçük bireylere yönelik her türlü cinsel eylem suçtur. Ceza kanunumuzda olayın niteliklerine, mağdurun yaşına göre farklı cezalar belirlenmiştir. Ayrıca çocukların kullanıldığı pornografik materyallerin üretilmesi, izlenmesi, dağıtılması, internetten indirilmesi ya da çocuklara pornografik görüntüler izletilmesi de ceza kanunu kapsamında suçtur. Adalet çocuklara karşı suç işleyenlerin tespiti, suçluların cezasız kalmalarının önlenmesini sağlamayı gerektirmektedir. Çocuk adalet sistemi, aynı zamanda çocuğa gerekli saygınlığı göstererek, görüşlerini ifade etmesini sağlamayı ve ihtiyaçlarına uygun korumayı sağlamayı amaçlamaktadır. Bu nedenle suç mağduru olan çocukların gerekli tıbbi tedavi ile birlikte hem kendisinin hem de suçtan etkilenen aile bireylerinin uygun psikolojik tedaviyi almasının sağlanması gerekmektedir. Mali, sosyal yardımların oluşturulması, yaygınlaştırılması ve çocuklar için ulaşılabilir hale getirilmesi gerekmektedir. Tüm çocukların suçtan, ayrımcılıktan, hak ihlallerinden, istismardan, şiddetten korunmasını sağlamak, yaşam deneyimlerini ve koşullarını iyileştirmek, onları en iyi şekilde yetişkinliğe ulaştırmak devletin ve toplumun birincil görevi, sorumluluğudur” dedi.
18 YAŞINDAN KÜÇÜK TÜM BİREY ÇOCUKTUR
Yarışan şöyle devam etti: “Hukuk sistemimiz açısından 18 yaşından küçük tüm bireyler çocuktur. Bu konuda bir istisna bulunmamaktadır. Onsekiz yaşından önce evlendirilmiş çocuklar da dahil olmak üzere ülkemizde yaşayan tüm 18 yaş altı bireyler çocuktur ve çocuk koruma sistemi içinde özel haklara sahiptirler. Çocuklar yetişkinlerden farklı sistemlerle özel olarak korunurlar ve çocuklara karşı suç işleyenler de yetişkinlere karşı suç işleyenlere göre çok daha ağır şekilde cezalandırılırlar. Çocuk Adalet Sisteminde çocuk çeşitli şekillerde yer almaktadır; Mağdur çocuk, Suça sürüklenen çocuk, Tanık çocuk. Evrensel hukuk sistemi, adalet sistemine dahil olan tüm çocukların aslında mağdur sıfatlarının da bulunduğunu kabul eder. Bu nedenle hakkında suç işlediği iddia olunan çocuğun da toplumsal sorumluluklar yerine getirilmediğinden suça sürüklendiğini, mağduriyetinin olduğunu kabul eder. Çocuk suçtan korunma, iyi bir çevrede ve eğitimle yetişme gibi birçok hakkından mahrum kalmıştır. Suça zemin hazırlayan hayat koşulları görevli kişi ve kurumlarca tespit edilememiş, çözüm üretilmemiş ve neticede çocuk korunamamıştır. Mağdur çocuğun ise beden dokunulmazlığının korunması, psikolojik tamlık, yaşama, istismardan korunma, eğitime ve sağlığa ulaşma, aile yanında barınma gibi birçok hakkı ihlal edilmiş olabilmektedir. Çocukları korumada temel düzenleme Çocuk Hakları Sözleşmesidir. Bu sözleşme dünya genelinde 194 ülke tarafından onaylanmıştır. Ülkemiz de bu sözleşmenin tarafıdır. Anayasamız gereği de Çocuk Hakları Sözleşmesi tüm mevzuatımızın üstünde bir çatı görevine sahiptir. Yani çocukla ilgili her işlem, eylem ve karar çocuk haklarını korumak, ihlal etmemek zorundadır. Bu sözleşme gereği çocukların yaşam hakkını koruyarak en iyi şekilde büyümelerini ve her türlü istismardan, sömürüden, ayrımcılıktan korunmalarını sağlamakla mükellefiz. Bu görev ve sorumluluk devletin, tüm toplumu oluşturan bireylerin, ailelerin ve kurumlarındır. Çocuk haklarının ihlal edildiği durumlarda ceza kanunu, medeni kanun gibi ana mevzuat ile birlikte Çocuk Koruma Kanunu devreye girer”.
MELİHAT ALTINOLUK