İYİ PARTİ HEYETİ DENİZLİ’DE SORUNLARI DİNLEDİ 

Parti Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Kamil Erozan, Denizli Milletvekili Yasin Öztürk ve İl Başkanı Süleyman Semerci, Denizli’de sivil toplum kuruluşlarıyla bir araya geldi. Heyet, Denizli Gazeteciler Cemiyeti’nde düzenlediği basın toplantısında güncel gelişmeleri değerlendirdi.

İYİ Parti heyeti, Denizli’de sivil toplum kuruluşlarının temsilcileriyle buluşarak bölgenin sorunlarını dinledi ve çözüm önerileri üzerine istişarelerde bulundu. Denizli Gazeteciler Cemiyeti’nde düzenlenen basın toplantısında, İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Kamil Erozan, Denizli Milletvekili Yasin Öztürk, Genel Başkan Başdanışmanı Sedat Kılınç ve İl Başkanı Süleyman Semerci, son gelişmeleri değerlendirdi.

ANADOLU’DA SAHA ÇALIŞMALARI

İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Kamil Erozan, yaz tatili döneminde siyaseti Anadolu’ya taşıyarak değerlendirmek istediklerini belirtti. Erozan, “Bugün Denizli’deyiz, yarın Muğla’ya, ardından Aydın’a geçeceğiz. Bu çabalarımızın arkasında hem bölgedeki gelişmeleri değerlendirmek hem de vatandaşların sıkıntılarını dinlemek var. Denizli’de Ticaret Odası ile Sanayi Odasını ziyaret ettik. Denizli Barosuna da ziyaret gerçekleştireceğiz. Sorunları teşhis etmek ve bunların çözümüne ilişkin projeleri geliştirmek üzere buradayız” dedi.

YÖNETİM KRİZİ VE EKONOMİK SORUNLAR

TBMM Başkanlık Divanı Üyesi ve İYİ Parti Denizli Milletvekili Yasin Öztürk, Türkiye genelinde 77 ilde parti heyetlerinin sahada olduğunu ifade etti. Öztürk, “Şu anda dört günlük bir süreçte Türkiye’nin nabzını tutmaya çalışıyoruz. TBMM’de kurulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu ile ilgili açıklamalar yaptık. Bir yandan da genel sorunlarla ilgili durum tespiti yapıyoruz. Genç nüfusuyla, zengin doğal kaynaklarıyla, bereketli tarım topraklarıyla, köklü tarihiyle ve coğrafi konumuyla dünyanın en avantajlı ülkelerinden biri olan Türkiye, derin bir yönetim krizi içinde. Asya ve Avrupa kıtalarının kesişiminde, enerji yollarının kavşağında olan Türkiye, doğru politikalarla yükselmesi gereken bir güçken, yıllardır yürütülen yanlış yönetim yüzünden sürekli geriye gidiyor” dedi.

Öztürk, ekonomik sorunlara da değinerek, “Bugün Türkiye’deki en büyük sorun, iktidarın beceriksizliği ve ülkenin potansiyelini heba eden bir AK Parti yönetimi. Türkiye’nin ekonomisi kağıt üzerinde büyüyor gibi gösteriliyor ama sokaktaki vatandaş her geçen gün yoksullaşmaya devam ediyor. AK Parti iktidarı, 23 yıldır ekonomiyi inşaat ve rant ekonomisi üzerinden kurguladı. Üretim yerine betona, teknoloji yerine ithalata bel bağladı ve bugün milyonlarca insan enflasyonun altında eziliyor, asgari ücret açlık sınırının altında kalıyor, işsizlik özellikle gençlerde çığ gibi büyümekte. İhracat yapıyoruz diyorlar ama katma değer yok. İthalatı artıran bir üretim modeli anlayışının ötesine geçemiyoruz. Ekonomi, birkaç yandaş müteahhidi zengin ederken geniş toplum kesimlerini her geçen gün yoksulluğa mahkum ediyor. AK Parti’nin tarım politikası çiftçiyi üretimden koparmış durumda, köyler boşaltılmış, şehre yoğunlaşmış durumdayız. Mazot, gübre, ilaç fiyatları gibi çiftçinin girdi maliyetleri bel büküyor ve ithalat lobileri her geçen gün güçlenmiş durumda. Bir zamanlar kendi kendine yeten bir tarım ülkesi olan ülkemiz, bugün somonu bile ithal eder vaziyete geldi. Köylü toprağını ekemeyecek durumda, hayvancılık neredeyse bitme noktasında” diye konuştu.

STK’LARLA TEMAS VE TİCARİ SORUNLAR

Öztürk, Buldan’daki yangın bölgesinde incelemelerde bulunduklarını ve Denizli Valisi Ömer Faruk Coşkun’a nezaket ziyareti gerçekleştirdiklerini belirtti. Ticaret Odası ve Sanayi Odası ziyaretlerinde esnaf ve sanayicilerin sorunlarını dinlediklerini ifade eden Öztürk, “Esnafın ve sanayicinin yaşadığı sıkıntılar, toplumun diğer kesimlerinden çok farklı değil. Maliyetlerin yükselmesi ile üretim sıkıntıya giriyor. İş insanlarımızın yaşadığı zorluklar, istihdamı olumsuz etkiliyor. Kredilere ulaşım ve kredi maliyetlerinin yükselmesi, girdi maliyetlerinin artmasından kaynaklı sıkıntılarla boğuşuyoruz. Özellikle konkordato olaylarının Denizli’de çok yaşandığı belirtildi. Bir firmanın konkordato alması, 50-60 firmayı etkiliyor. Ticari kanunda bazı değişikliklerin yapılması gerektiği söylendi” dedi.

MİLLİ DAYANIŞMA KOMİSYONU ELEŞTİRİSİ

TBMM’de kurulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’na da değinen Öztürk, “Terörsüz Türkiye, ikinci çözüm süreci, ikinci ihanet sürecidir. Terörsüz Türkiye, PKK’nın ve İmralı’daki DEM Parti’nin Cumhur koalisyonuna ortak olması, İmralı canisini rehber edinmek, onun yol haritasını uygulamaktır. TBMM’yi bu büyük ihanetin çamuruyla kirletme çabası, İmralı canisi Apo’nun 2013 yılında açıkladığı yol haritasının birebir aynısıdır. Süreç, mazisi 20 yılı aşan Büyük Ortadoğu Projesini yeniden canlandırma sürecidir” diye konuştu.

Öztürk, Abdullah Öcalan’ın 2013’teki açıklamalarına atıfta bulunarak, “Öcalan, ‘Komisyonlar kurulacak, çekilirsek gerilla biter görüşüne katılmıyorum, çekildiğimiz alanda gerillayı daha da büyüteceğiz, bunun devamında Suriye var, İran var’ demişti. Bu süreç, tüm silahlı gücünü Suriye’deki paralel örgütüne taşıyan PKK’nın makyaj ve imaj değiştirmesidir. Bugün silah bıraktığı söylenen PKK’nın, Türkiye’nin güneyinde, Suriye’de sayısı 100 bine ulaşan YPG’si var. YPG, düzenli orduya ve devletleşmeye doğru gitmektedir. Bu, İmralı tutanaklarında Öcalan tarafından 2013’te söylenmiştir ve devletin yetkilileri bunu görmemektedir. Süreç, Öcalan’ı Kürtlerin temsilcisi ilan etmek, bebek canisinden barış güvercini çıkarma sürecidir. Bu, Kürtlere yapılmış en büyük hakaretlerden biridir. Terör örgütü, en büyük mezalimi doğudaki Kürt vatandaşlarımıza yapmıştır. İhanet süreci, ölümü gösterip sıtmaya razı eden bir siyasal ajandanın ürünüdür. Bizler İYİ Parti olarak, sonra yaşayacağımız acıları yaşamayalım diye ilk günden itibaren Türk milletine sonucu söylüyoruz. Bu işin sonucu, Türkiye Cumhuriyeti’nin bölünmez bütünlüğünü yok etmektir. Terörsüz Türkiye adlı ihanet projesi, Türk milletinin ısrarla çözülemeyen sorunlarını iktidarın ‘Ben çözmeyeceğim, boşa beklemeyin’ demesidir” dedi.

DEVLETİN GÖREVLERİ VE TOPLUMUN MUTSUZLUĞU

Öztürk, devletin hükümet yüzünden görevlerini kasten yapmadığını savundu ve şöyle devam etti: “Çözüm süreci, buna bahanedir. Ülkede yaşanan ekonomik sıkıntılar, vatandaşın alım gücünün düşmesi unutturuluyor. İhanet süreci, Türk milletinin devletten alması gereken hizmetleri almaması demektir. Kürtlerin sorunları var diyorlar, Alevilerin sorunları var diyorlar. Biz de diyoruz ki, siz Türk devletinin Türk vatandaşlarına karşı hangi yükümlülüğü yerine getirdiniz ki sorunları etnik ve mezhepsel ayrımlarla örtmeye çalışıyorsunuz? En başta iktidarın dikkate almadığı, bize unutturulan bir madde var: Devletin görevleri. Devletin en temel görevi, kişinin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamaktır. Bu bir lütuf değildir, görevdir. Dolaştığımız yerlerde hem işveren mutsuz hem işçi mutsuz. İşveren, rakamların çok yüksek olduğundan, işçi kesimi de aldığı ücretin düşük olduğundan yakınıyor. Toplumun hiçbir kesimi neredeyse mutluluğu unutmuş durumda.”

Öztürk, komisyonun “milli dayanışma” adının PKK ile ittifak, “demokrasi” adının Öcalan’ın özerklik önerileri, “dayanışma” adının ise ömür boyu başkanlık için teröristlerle dayanışan iktidar koalisyonu olduğunu savundu. Komisyonun yedi toplantısının millete umut değil, hayal kırıklığı getirdiğini belirten Öztürk, “Sonuç, milletin derdine derman olmayan, sadece iktidarın çıkarına hizmet eden bir tablo. Milletin tek talebi, Türkiye Cumhuriyeti’nin bölünmez bütünlüğüdür. AK Parti ve MHP’nin ikiyüzlü siyaset oyunlarına bu millet geçit vermeyecektir. Kapalı kapılar ardında alınan kararların adı demokrasi değildir, otoriterliktir. Bu anlayış, milletin aklıyla dalga geçmektir. Komisyon, milli dayanışma, kardeşlik ve demokrasi adını taşısa da işleyişi milli inkar, dayatmacılık ve sansür komisyonu olmuştur. AK Parti, MHP ve DEM Parti, komisyonda el ele verip milletin iradesini hiçe saymıştır. İki yıl önce milletten oy talep ederken kendilerini Abdullah Öcalan’ı çıkarmakla suçladılar. ‘Aç kalırım, vatansız kalmam’ söylemiyle oy istediler. Bunun adı siyasi dolandırıcılıktır, siyasi üçkağıtçılıktır. Milletimiz şunu bilsin, biz İYİ Parti olarak bu oyunun parçası olmadık, asla olmayacağız ve Türk milletinin birliğini, devletimizin bütünlüğünü savunmaya devam edeceğiz. Esas olan, Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsızlığı ve Türk milletinin kardeşliğidir. Bugün susturulan milletin sesi, yarın sandıkta iktidarın sonunu yazacaktır. Ne AK Parti’nin ikiyüzlülüğüne, ne MHP’nin koltuk sevdasına, ne de DEM Parti’nin bölücü heveslerine bu millet boyun eğmeyecektir” diyerek sözlerini tamamladı.