HELAL YİYECEĞİN İBADETTEKİ ÖNEMİ

Bakkallarda para yerine minik defterler geçiyordu. Marketi tanımamıza epey vakit vardı. Ellerimizdeki minik defterlerle gönderildiğimiz bakkallardan her şeyi almamızı annelerimiz, babalarımız ve ağabeylerimiz bize haram etmişti. Her türlü gıda tüketilmez, içindekiler kısmı iyiden iyiye okunurdu. Kaygılar vardı. Helal yiyelim yoksa bedelini ödeyemeyiz deniyordu. Gün geçti bakkalların yerini marketler, pazarların yerini plazalar, minik defterlerin yerini kredi kartları, ihtiyaçların yerini marka takıntıları aldı. Tam kestiremiyorum, yiyip içtiklerimize verdiğimiz önemin yitirilmesi mi bu sonuçları doğurdu; yoksa bunlar, yiyip içtiklerimize verdiğimiz önemi yitirmemize mi sebep oldu? Ama “Helal peşinde olmak her Müslümana farzdır.” (Taberânî, Evsat) hadisi şerifine verilen önem yitirildi, bunu net bir şekilde görüyorum. Fazla uzatmadan bir an önce gündemimize taşımak adına bu konu üzerinde bir miktar durmak istiyorum. Helal Gıdanın Önemi Genel anlamda helali emreden ve haramdan nehyeden bir çok ayeti kerimenin ötesinde hususi olarak helal yemeyi emreden haram yemekten sakındıran ayeti kerimeler de bize rabbimizin buyrukları arasındadır. Örneğin Mü’minûn Sûresi 51. ayet-i kerimede ALLAH (c.c.) “Ey peygamberler temiz/helal olan yiyeceklerden yiyin ve salih ameller işleyin.” buyuruyor. Salih amel işlemeden önce helal yiyin emri, helal yemenin öncelikli olduğunu ve bir takım salih amelleri doğuracağını bize işaret ediyor. Dolayısıyla amellerimize bakıp yiyip içtiklerimizin helal olup olmadığı hakkında bir neticeye rahatlıkla ulaşabiliriz, sanıyorum. Rabbim amellerimizi salih eylesin. Rasûl-ü Ekrem Efendimiz, “Ey İnsanlar! ALLAH (c.c.) tayyibtir/temizdir ancak temiz olanı kabul eder. Ve ALLAH (c.c.) peygamberlerine emrettiğini müminlere de emretmiştir. Zira o bir ayeti kerimesinde ‘Ey peygamberler temiz/helal olan yiyeceklerden yiyin.’ başka bir ayeti kerimesinde de ‘Ey iman edenler! Bizim size ihsanda bulunduğumuz nimetlerden helal olanlarını yiyiniz.’ buyurmuştur. (Bakara, 57) Sonra Efendimiz (a.s.) bir kimseden bahsetti ve dedi ki: Düşünün bir adam ALLAH yolunda uzunca sefere çıkmış, o kadar ki saçı başı dağılmış toz toprak içinde kalmış. Bu adam ellerini semaya kaldırarak ‘Yâ Rabbi, yâ Rabbi!’ diye niyazda bulunuyor. Fakat bütün bunlarla birlikte bu adamın yediği de içtiği de haram. Böyle bir adamın duası nasıl kabul edilebilir ki?” buyurdu. (Müslim) Bu hadisi şerife şöyle bir baktığımızda sözkonusu adamın duasının kabul olmasını gerektiren; seferde olması, saçı başı dağılmış vaziyette toz toprak içinde kalması, ellerini semaya kaldırması ve yâ Rabbi yâ Rabbi diye rububiyeti vesile kılarak dua etmesi şeklinde dört madde görüyoruz. Bunların her biri duanın geri çevrilmemesi için ayrı bir vesile iken haram yiyip içmek bütün bu icabet sebeplerine set çeken büyük bir engel konumunda oluyor. Hazreti Aişe’den (r.a.) rivayet edildiğine göre, Ebubekir’in (r.a.) kendisine günübirlik yiyecek getiren bir kölesi vardı. Bir gün getirdiği yiyeceği Hazreti Ebubekir (r.a.) yemeye başlayınca, ‘Bu yiyeceğin nereden geldiğini biliyor musun?’ diye sordu. Ebubekir (r.a.) ‘Söyle bakalım neredenmiş?’ deyince kölesi, ‘Cahiliyye döneminde bir kimseye hileyle kehanette bulunmuştum, o da bana karşılık olarak yemiş olduğun şu yiyeceği vermişti’ dedi. Hazreti Ebubekir (r.a.) bunu duyar duymaz elini ağzına sokup yediklerinin tamamını kustu. (Buhari) Hazreti Ebubekir’in (r.a.) hile ve kehanetle elde edilmiş haram bir yiyeceğin, bilmeyerek dahi olsa boğazından aşağı inmesine razı olmaması helal gıdaya gösterilmesi gereken hassasiyetin açık bir örneğidir. Zühd denince ilk akla gelen simaların başında gelen Sehl et-Tüsterî (rh.) helal yemenin önemine dair şöyle buyurmuştur: “Kim haram yerse kendi farkında olsun ya da olmasın uzuvları ona asi olur. Kimin yiyeceği de helal olursa uzuvları ona itaat eder ve birçok hayra muvaffak kılınır.” (Gazzali, İhya) Helal gıdanın önemine dair söylenebilecekler burada söylenenlerin çok daha fazlası olmakla birlikte Kur’ân-ı Kerîm’den, hadis-i şeriflerden, sahabe-i kirâmın ve selefin ileri gelenlerinden birer örnek vermekle yetindik. İnşALLAH bu kadarı kifayet eder. Helal, haram ve şüpheli yiyeceklerin neler olduğuna dair detayları ve bunlardan öte günümüzdeki helal gıdayla ilgili problemleri ve bu problemlerin çözümlerini bundan sonraki yazılarıma bırakıyorum. Bu arada elinizdeki sayıyla doğumunu gerçekleştirmiş olan İlimevi dergisine yayın hayatında sıhhat, selamet ve sebat ihsan etmesini ve hizmetinde bulunanlar için rızâ-i bârî yolunda bir adım kılmasını, Müslümanlar adına hayırlara öncü olan bir harekete dönüştürmesini Cenab-ı ALLAH’tan niyaz ediyorum. Tevfik ALLAH’tan. Müslümana günlük yaşamını dinin çizmiş olduğu sınırlar içerisinde geçirmek farz olduğu gibi bu sınırların neler olduğunu bilmek de farzdır. İbadetler, insanlar arası muameleler, giyim kuşam ve yiyecek-içeceklerin helal dairesi içerisinde olması gerekir. Şüphesiz bunların başında insanın yiyip içtikleri gelir. Bu meseleye dair fıkıh kitaplarında detaylıca bilgi verilmiştir; fakat biz elverdiği kadarıyla helal ve haram yiyecekleri kendilerine has kuşatıcı taksimleriyle aktaracağız. Aslolan haramlardan kaçınmak olduğu için öncelikle haram kılınmış yiyeceklere yer vereceğiz. Haram gıdalar Haram gıdalar ya kendisinden kaynaklanan bir şey sebebiyle doğrudan haram olur ya da maddesi bakımından helal olması gerekirken başka sebepler dolayısıyla haram olur. Doğrudan haram olan gıdalar İnsanlar üç şeyden gıda alabilir: a- Tuz gibi maddesi madenî olanlar b- Bitkiler c- Hayvanlar a) Madenler: Yeryüzünün parçalarından olan madenler sıhhate zararı dokunmama şartıyla birlikte bağımlılık ve aklı gidermek gibi yan etkileri olmadığı sürece yenmesinde sakınca yoktur. b) Bitkiler: Aynı şekilde sıhhate ve akla zararı olmadığı sürece yenilebilir. Örneğin bazı hastalıkların şifası için kullanılan avratotu, baldıran, adasoğanı, nergiz ve yaban yasemini gibi bitkiler dozajında kullanılmadığında birtakım hastalıklar ve hatta ölüme sebep olacağından bunları kararından fazla yemek/içmek haramdır. Keza haşhaş ve kenevir gibi kafa yapan/aklı gideren/sarhoşluk veren bitkilerin de bu mecrada kullanılması haram olduğu gibi sarhoş eden diğer tüm içecekler de haramdır. Ayrıca “azı haram olanın çoğu da haramdır” hadisi şerifinin gereğince bunları az da olsa tüketmek haramdır. c) Hayvanlar: Bunların da yenebilir ve yenemez olanları vardır. Bakara suresi 173 ve Mâide suresi 3. ayeti kerimelerinde geçen yenmesi haram olan 4 grup hayvan vardır. 1- Ölü hayvan eti: İslami usullere göre boğazlanmadan ya da avlanmadan ölen hayvanların eti yenilmez. Hastalık, zehirlenme, boğulma, darbe, yuvarlanma, bir başka hayvan tarafından boynuzlanma veya parçalanma sonucu ölen hayvan kendiliğinden ölmüş olur. Bu tür ölen hayvanın etlerini yemek haram olduğu halde, bunların deri, kemik, kıl ve boynuz gibi kısımlarını kullanmak helâldir. Ancak, birazdan ifade edeceğimiz üzere bu hükümden domuz istisna edilmiştir. 2- Kan: Kan içmek veya kurumuş olanını yemek haramdır. Ancak kesilmiş hayvanların etlerinin arasındaki az miktarda kalan kan kalıntısını da etle birlikte yemede sorumluluk yoktur. 3- Domuz eti: Domuzun eti yenmediği gibi hiçbir uzvundan yararlanılamaz, haramdır. 4- ALLAH’tan başkası adına kesilen hayvanlar: Bir hayvanın etinin helâl olabilmesi için boğazlamadan veya ava ateş etmeden önce “Bismillâh” veya “Bismillâhi ALLAHu Ekber” gibi tazim amaçlı besmele çekmek gerekir. Unutarak işlenen hatalardan insan sorumlu olmayacağından bile bile olmadığı sürece besmele çekme unutulsa da o hayvanın eti yenilir. Ama kasden çekilmezse o hayvanın etini yemek haramdır. Bir kimse şerefine veya bir şahsı karşılamak üzere onun önünde kesilen bir hayvanın/kurbanın, besmele çekilse de eti haramdır. Burada kendi adına veya şerefine kesilen kişiye adandığı için kesime şirk karıştırılmış olur. Bundan dolayı haramdır. Kur’ân-ı Kerim’de adı geçmeyen, fakat hadisi şerifler yoluyla yenmesi haram olan diğer hayvanlar da şunlardır: 1- “Pis” diye vasıflanabilecek tüm hayvanlar: Buradaki “pis” vasfı zararlı hayvanları içine aldığı gibi tabiatı gereği insanın iğrendiği tüm hayvanları da içine alır. Yılan, fare, solucan, sinek gibi hayvanlar bu gruba girer. 2- Akıcı kanı olmayan böcekler: Çekirge dışındaki böcekler. 3- Azı dişi olan ve pençesiyle avlanan yırtıcı hayvanlar: Aslan, kaplan, kurt, ayı, tilki, çakal, fil, gelincik, sansar, samur, sincap, maymun, köpek, kedi gibi hayvanlar bu gruba girer. 4- At, eşek ve katır: Eşek ve katırın yenmesi ihtilafsız haram olmakla beraber at etinin yenebilirliğine dair mezhepler arası ve mezhep içi ihtilaflar vardır. İmam Azam efendimize göre at etinin yenmesinde sakınca vardır. 5- Suda yaşayan hayvanlar: Suda yaşayan hayvanlardan balık sayılabilecek türler helâl, kurbağa dâhil diğer tüm deniz hayvanları haramdır. Hastalık sonucu veya zehirlenerek ölen deniz hayvanları yenmez. Taş, sopa gibi maddelerle darbe sonucu veya havasız, susuz kalma neticesinde ölenler helâldir. Kara hayvanlarında kanın akıtılması şart olduğu halde su hayvanlarında boğazlama veya yaralama gibi bir kan akıtma şartı aranmaz. Bütün bunlarla birlikte zorda kalan kimsenin, yenmesi haram olan yiyecekleri -arzulamama ve de haddinden fazla olmama şartıyla- yemesinde günah yoktur. Dolaylı Yoldan Haram olan Gıdalar Yukarıda sayılanların dışında kalan yiyecekleri, helal olmayan bir yoldan elde ederek yemek de helal değildir. Dolayısıyla hırsızlık, gasp, faizli alışveriş, kumar, fuhuş, rüşvet, caiz olmayan herhangi bir alışveriş ve aldatma gibi yollarla edinilen kazanç ve bu kazançla alınan gıdaları yemek de haramdır. Allah CC selamı bereketi Rahmeti üzerinize olsun. METİN ALKAN Diğer Yazılar