ZİRAAT ODALARINA BÜTÇE VERİLMESİ GEREK

Denizli Ziraat Odası Başkanı Hamdi Gemici, İlimizdeki tarım sektörünü ve Denizli’nin tarımda Türkiye’deki yerini değerlendirdi. Denizli’nin Türkiye Tarımında Önemli Bir Yeri Olduğunu Söyleyen Gemici, Ticaret ve Sanayi Odalarına Pazar Aramak İçin Verilen Bütçelerin Ziraat Odalarına’da Verilmesi Gerektiğini Dile Getirdi.

  ATANAİL ALTINOLUK: Bizimle bu röportajı yapmayı kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz bize biraz kendinizden bahseder misiniz?

 

HAMDİ GEMİCİ: 28 Aralık 1960 Denizli Kumkısık doğumluyum. Bugünkü adıyla Denizli Lisesi olarak bilinen Koca Mektep mezunuyum. Bu okuldan 1980 yılında mezun olduktan sonra dönemin siyasi durumu gereği üniversiteyi kazandığım halde maalesef eğitimime devam edemedim ve hayata atıldım. Küçüklükten beri sürdüğüm tarım faaliyetlerine liseden sonrada doğduğum yer olan Kumkısık’ta devam ettim. Ayrıca 1999 yılından 2009 yılına kadar Kumkısık Köyünde Muhtarlık görevi yaptım. O dönemde Türkiye’nin en genç muhtarlarından biriydim. O dönemlerde Ziraat Odası Macerası başladı. Önce Ziraat Odası Delegeliği sonra Ziraat Odası Meclisi ve Ziraat Odası 2. Başkanlığı  derken 2003 yılında Rahmetli valimiz Recep Yazıcıoğlunun vefat ettiği kazada o dönemki Ziraat Odası Başkanının da vefat etmesiyle 2004 yılında Ziraat Odası Başkanlığını teslim aldım. Şuanki görevimde 4. Dönemdeyim. 4 Dönemdir Bu bayrağı en ileriye taşımak ve çiftçi arkadaşlarımıza en iyi hizmeti vermek için gerekli çalışmaları yapıyoruz.

 

ATANAİL ALTINOLUK: Ziraat Odasının görevleri Nelerdir ?

 

HAMDİ GEMİCİ: Çiftçinin her türlü sıkıntılarını ve dertlerini çözmek bizim birinci maddemiz. Elimizden geldiğince çiftçinin sahada ihtiyaç duyduğu eğitimleri ve bilgilendirmeleri sağlamaya çalışırız. Onların ufkunu açacak ve tarımsal üretim ile alakalı fuar ve buna benzer organizasyonlar düzenleriz. Bunlar için çiftçiden herhangi bir ücret talep etmeyiz. Bize yılda 1 defa ödedikleri aidat ile bunları sağlamaya çalışırız. Sadece çiftçimizden aldığımız aidatla kendi yağımızla kavrularak devam ediyoruz. Personelin maaşından, sigortasına, elektiriği suyu doğal gazı gibi bütün giderlerimizi bu gelirle ödüyoruz. Ayrıca tasarruf ederek bu içinde bulunduğun binayı inşaa ettik ve bu 4 katlı binada hizmet veriyoruz. Bu binada hizmet katı, eğitim amaçlı salon , meclis toplantılarını yaptığımız bir alan ve en yukarda çiftçilerimizin arşivlerini sakladığımız özel oda bulunmakta. Bunların hepsini Ziraat Odası olarak biriktirdiklerimiz ile yaptık.

 

ATANAİL ALTINOLUK: Denizli’nin Tarımda Türkiyedeki yeri nedir?

 

HAMDİ GEMİCİ: Denizli 3 adet iklimin yaşandığı bir şehir. Ege, Akdeniz ve Karasal iklimin tüm ayrıntılarını burada görmek mümkün ve saha olarak 376.000 hektarlık bir üretimimiz var. İzmirden gelirken ilk ilçe olan Sarayköy’den gelirken 150 rakımla başlayan ovalarımız Denizli il sınırları içersinde 1500’lü rakımlara kadar ulaşmakta. Örneğin bu ziyaretiniz Mayıs ayında olsa Sarayköy’de  Papaz eriğini dalında görürken aynı gün 1 buçuk saat yol gittikten sonra Çameli’de aynı papaz eriğinin daha orda çiçek halinde olduğunu görürsünüz. Denizli bu konuda çok zengin bir alan. Ürün desenimiz çok zengin. Polikültür dediğimiz geniş bir ürün grubumuz var. Her ilçemizin kendine göre ön plana çıkmış bir ürünü var. Örneğin Çivril’in elması Türkiye’nin 2. en büyük elma üretim bölgesi. 250bin tonluk bir hacmi bulunmakta. Tavas bölgesine gittiğinizde mısır. Örneğin Baklan Türkiye’nin en büyük çerezlik ay çiçeği alanı ve bu konuda 1. sırada yer alıyor. Tavas’da çerezlik ayçiçeği konusunda ilerleyen zamanlarda bir atılım gerçekleştirmeye yakın konumda. Çal’a bakacak olursak Türkiye’nin en büyük 2. üzüm üretim bölgesi. Kale bölgesine baktığınızda Türkiye’nin en kaliteli Türk tütününü görürsünüz. Birçok üründe Denizli Türkiye üretiminin ya 1. sırasında yada 2. sırasında. Denizli bu konuda ülkeye yön veren bir konumda.

 

ATANAİL ALTINOLUK: Tütün üretiminde en kalitelisinin Denizli olduğunu Türkiye’de bilen çok kurum yok sanırım.

 

HAMDİ GEMİCİ: Yabancı sigara fabrikaları Türk tütünü devreden çıkarmaya çalıştılar fakat Türk tütünü olmadan sigara tiryakilerinin damak tadını tutturamadılar ve zararlarla karşı karşıya kaldıklarını görünce üreticimize önceden avanslar vererek yardımcı olarak tekrar bizim tütünümüze talip oldular. Sayın Tarım Bakanı, Havza Bazlı Ürün Destek Modeli’ne  geçileceğini söyledi fakat Denizli’nin havzalarında göremediğimiz 2 ürün var. Birincisi Türkiye üretiminin yüzde 88inin gerçekleştirildiği tıbbi aromatik bitkilerden kekik, diğeri ise en kalitelisini ürettiğimiz tütün. Bu iki ürün kesinlikle Havza Bazlı Ürün Destek Modeli’nde bulunmalıydı. Bizde Ziraat Odası olarak bunu raporlar halinde devletimize sunduk ve sonucu bekliyoruz. İlerleyen dönemlerde bunlar bizim havzamıza monte edilmeli ve korunup desteklenmeli çünkü tütün artık talep de görüyor, yabancı sigara fabrikaları bizim tütünümüzü istiyorlar. Bunu biraz ihraca yönelikte düşünmek lazım.

 

ATANAİL ALTINOLUK: Havza Bazlı Ürün Destekleme Modeli nedir ?

 

HAMDİ GEMİCİ: Havza Bazlı Ürün Destekleme modeli en basit tabirle alan bazlı çalışma demektir. Havza’dan demek istediğimiz ovalar. Devlet, ovaların rakım meteorolik veri gibi ortak özelliklerini bir araya getirerek, eskiden 102 olan havzayı şimdi 30 a kadar indirgedi ve bu alanlarda en verimli ürünün alınması amaçlandı. Devlet kısaca bu alanlarda benim dediğim ürünü üretirsen senin bu ürününe destek vericem diyor. Havza Bazlı Ürün Destek Modeli bu demek. Denizli ye baktığımızda Pamuk, Havza Bazlı Ürün Destek Modeli’nde olan bir ürün. Bakanlığımız da, tekliflerimizi ve dosyalarımızı incelikten sonra bunu kabul ettiler ayrıca bunun için onlarada teşekkür ediyoruz.

 

ATANAİL ALTINOLUK: Pamuk şehrimizin en önemli değerlerinden biri diyebilir miyiz ?

 

HAMDİ GEMİCİ: Pamuk bizim olmazsa olmazımız. Leodikya’da yapılan kazılarda bile binlerce yıl önceden kalma top top pamuklu dokunmuş kumaşları buldular. Pamuk bu bölgede binlerce yıldır gelen bir gelenek, üretim ve geçim kaynağı. Denizli bir tekstil şehri olduğu için pamuğun geri planda kalması zaten düşünülemez. O yapılan kazılarda dokuma tezgahlarını buldular. Yani ticaretin merkezi olmuş ama pamuk sayesinde olmuş. Bu gerçekleri biz görmezden gelemeyiz.

 

ATANAİL ALTINOLUK: Peki birazda çiftçinin ve ziraat odasının sıkıntılarından bahseder misiniz ?

 

HAMDİ GEMİCİ: Birim alandan en kaliteli ürünü yetiştiriyoruz. Birim alandan en fazla verimi alıyoruz fakat sıkıntı ürünün pazarlanması. Ürünün katma değerini yükseltecek tarımsal işleme ambalajlama ve o ürünü kademeli olarak pazara sunacak depolama tesislerinde çok büyük eksikliklerimiz var. Yurtdışı pazarlarda tarımsal ürünlerimizin pazarlanması için Sanayi Odasına, Ticaret Odasına verilen ürün tanıtma bütçesi tarım kesimine yok. En kötü durumda bu. Yurtdışına tarımsal ürün pazarlamaya giden, pazar aramaya, yaratmaya giden heyetler hiç göremezsiniz. Ticaret Odasının, Sanayi Odasının her yıl bu girişimler için yurtdışına gittiğini görüyoruz . Ziraat Odasına da bu bütçelerden verilmesi çok önemli. Ziraat Odası olarak az öncede dediğim gibi Denizli gibi sektörün öncüsü bir bölgenin bu tarz oluşumlarda olması ve bu oluşumlar için bütçe alması gerekmekte. Bizimde ürünlerimizi tanıtabilmemiz gerek. Yurtdışı pazarlara açılabilmek oradaki fuarlara katılabilmek pahalı bir iş. Ziraat Odalarına böyle bir kaynak alabilirsek tarım konusunda ülkemiz için en iyisini yapabiliriz. Bunu söylememin sebebi ise şu; Güne komşularımız Suriye, Irak, Libya, Mısır tam bir ateş çemberinin içerisinde ve oraya mal satamaz hale geldik. Diğer taraftan Türkiye’nin Avrupa Birliği ile girdiği yol süresinde oluşan olumsuzluklar yüzünden karşımıza çıkan problemler var. Türkiye’nin bu konularda ihracatının yüzde 60’ı Avrupa Birliği Üyesi olan ülkelereydi. Öte yandan ihracatta en büyük partnerimiz Rusya’ydı. Son oluşan uçak krizinden sonra iyiye giden ikili ilişkiler var ama ticaret anlamında hala tam anlamıyla bir stabilite mevcut değil.

 

ATANAİL ALTINOLUK: Dolar Kur’unun artması tarımı ne şekilde etkiledi ?

 

HAMDİ GEMİCİ: Ham madde olarak kullandığımız girdiler de bir etkileme mevcut. Dışardan ham madde alıp mamul hale getirdiğimiz gübreler de bir etkileme mevcut. Doların artması Türkiye’deki maliyetleri müthiş bir şekilde yükseltti. Gübreye verilen destek hakettiği miktarda çiftçiye yansımadı. Öte yandan Mazot konusuda var. Döviz kuru yükseldikçe otomatikman mazot fiyatıda artmakta. Direkt yada dolaylı olarak kur farkı sektörümüzü çok etkilemekte.

 

ATANAİL ALTINOLUK: Peki bu durumların çözümleri nelerdir ?

 

HAMDİ GEMİCİ: Az öncede dediğim gibi bizim yetiştirdiğimizi pazarlayabilecek gücümüz olması gerekmekte. Yetiştirdiğimiz ürünün değerinde satılabilmesi sürdürebilir bir üretimin olmazsa olmazıdır. Kar etmeyen bir işletmenin devamlılığı mümkün değildir.

 

ATANAİL ALTINOLUK: İleriye dönük planlarınız nelerdir ?

 

HAMDİ GEMİCİ: Bizim yetiştirdiğimiz ürünleri planlı programlı olarak önce Türkiye’nin iç pazarı sonrada ihracata verebileceğimiz miktarları göz önünde bulundurarak kaliteden ödün vermeden bir planlama yapmamız lazım. Bu ürünlerin yetiştirilmesi pazarlanması kadar önemli. Pazarlanmasıda yetiştirilmesi kadar önemli. Hepsi birbirleri ile bağlantılı. Bunları sağlamak için bütün Dünya ‘da güçlü üretici birlikleri oluşumları mevcut. Üretimde bölge bölge ihtisaslaşmışlar. Örneğin bir Nar üreticisi bölgesinde onun katma değerini arttıran Nar işleme tesisi gerekli. Nar üretilen bölgede Nar suyu işleme merkezi bulunmalı, o ürünü depolama merkezi bulunmalı, Narın çekirdeğindeki yağı değerlendirebilirsin. Her şeyden önce yetiştirdiğimiz ürünleri arz talebe göre değerlendirmek önemli. Atalarımız malını övme pazarını öv demiş. Tarımla teknolojiyi, bilimi mutlaka bir araya getirmek şart. Tarımsal argeye ve inovasyona büyük ihtiyaç var.

 

ATANAİL ALTINOLUK: Eğitimin bu konudaki önemi nelerdir ?

 

HAMDİ GEMİCİ: Eğitim en büyük önem arz eden şey. Sektöre yön veren Denizli’mizde bir Ziraat Fakültesinin olmaması çok acı.

 

ATANAİL ALTINOLUK: Son olarak Son zamanlarda konuşulan Jeotermal Yasasının Sektörünüze ne gibi etkileri oldu ?

 

HAMDİ GEMİCİ: Jeotermal Kaynaklar yönünden Denizli zengin bir il. Jeotermal Isıtma ve Seracılık konusu bizi doğrudan ilgilendiriyor. Antalya’ya bakacak olursak Antalya’daki seranın ısıtması çok ciddi bir maliyet ve denize yakın bir yer olduğu için her sene çıkan fırtınalar o seraları yerle bir etmekte. Bizim bu tarz dezavantajımız yok. Biz çok düşük bir maliyetle seranın içini ısıtabiliyoruz jeotermal sayesinde. Daha iç bölgede olduğumuzdan bizde fırtına gibi doğa olayları olmuyor. Bu yüzden seracılık gelişebilir. Dezavantajımız ise kullandığımız sıcak suyun tekrar o kuyuya dönüşümünün sağlanması lazım. Aşağıda bir boşluk oluşursa çökmeler meydana gelebilir. Buna çok dikkat etmek gerekli. Ayrıca jeotermalin bünyesinde bor vardır. Bor bilinçli şekilde kullanıldığında çok faydalı bir madde fakat başı boş kullanıldığında toprağı zehirleme ihtimali mevcut. Çok dikkat edilmeli.

 

ATANAİL ALTINOLUK: Bize vakit ayırdığınız için teşekkür ederiz iyi çalışmalar dileriz.

 

HAMDİ GEMİCİ: Ben teşekkür ederim iyi çalışmalar dilerim.