İŞİTME ENGELİNE BİYONİK KULAK ÇÖZÜMÜ

Pamukkale Üniversitesi Hastaneleri Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Fazıl Necdet Ardıç, 22-28 Eylül Uluslararası İşitme Engelliler Haftası’nda işitme kaybının sosyal etkilerine dikkat çekti.

Pamukkale Üniversitesi (PAÜ) Hastaneleri Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Fazıl Necdet Ardıç, 22-28 Eylül Uluslararası İşitme Engelliler Haftası kapsamında önemli açıklamalarda bulundu. Ardıç, “Kendisi de hem görme hem de işitme engelli olan aktivist Helen Keller ‘Körlük insanları eşyalardan, sağırlık insanları diğer insanlardan ayırır’ sözüyle duyusal yoksunluklar içinde işitme kaybının ne kadar önemli bir sosyal problem olduğunu vurgulamıştır. Dünya nüfusunun yüzde 5’i yani yaklaşık 430 milyon insan rehabilitasyon gerektirecek kadar işitme sorunu yaşıyor. 2050 yılında bu sayının 700 milyona ulaşacağı tahmin ediliyor. Bu kişilerin yüzde 80’i düşük veya orta gelirli ülkelerde yaşamaktadır. 35dB’in üzerindeki işitme kayıpları rehabilitasyon gerektirecek seviyededir. İşitme kaybı doğuştan olabileceği gibi sonradan gelişebilir. Bebeklerin konuşmasında gecikme, anlamsız sesler çıkarması, çocukların televizyon sesini çok açması, erişkinlerin yavaş yavaş insanlardan uzaklaşması, beklenmeyen sinirlilik göstermesi, konuşma yapısında bozulmalar olması işitme kaybının belirtisi olabilir. Bu tip işitme kaybı olan hastaların ilk grubu doğuştan işitme kaybı olan hastalardır. Çoğunlukla genetik nedenlidir. Yenidoğan bebeklerin hastaneden ayrılmadan işitme testi yapılmasını sağlayan uygulama (ulusal yenidoğan işitme tarama programı) bu alanda önemli bir gelişme yaratmıştır. Bu çocuklar hiç konuşma geliştirmedikleri için erken tanı ve tedavi çok önemlidir. İkinci grup hastalar ise konuşmayı öğrendikten sonra işitme kaybı olanlardır. Her yaşta olabilirler. Sinirsel tip işitme kaybı, genetik, çevresel, hastalık veya yaşlılığa bağlı olabilir. Bu iki grup hastalardan işitme cihazından faydalanamayacak olanlar biyonik kulak adayıdır” dedi.

BİYONİK KULAKLA KALICI ÇÖZÜM

Biyonik kulak teknolojisinin işitme cihazlarından farklı olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Fazıl Necdet Ardıç, şu bilgileri paylaştı: “Bir işitme cihazı sesi mikrofonu ile yakaladıktan sonra çeşitli işlemlerden geçirerek bir hoparlör vasıtasıyla yine ses uyarısı olarak kulağa aktarır. Biyonik Kulak ise sesi alıp işledikten sonra ameliyatla iç kulağın içine yerleştirilen bir elektrod vasıtasıyla uyarıyı elektriksel uyarı olarak iletir. Bu iletinin beynin işitme merkezinde işlenmesi ve anlamlı sözcüklere dönüşmesi yani cihaza alışılması biraz zaman almaktadır. Doğuştan işitme kaybı olanlarda alışma süresi yokken, yaşlı hastalarda bu bir yıla kadar uzayabilir. Bu yüzden işitme rehabilitasyonu hem ameliyat öncesi hem de ameliyat sonrası çok önemlidir. Cihaza uyum sağlayan çocuklar normal okullarda okumakta, erişkinler ise tekrar sosyal ortamlara dönmekte ve hayatlarına devam edebilmektedir. Hastanemizde bugüne kadar 300’ün üstünde hastaya koklearimplant takılmıştır. En küçük hasta 1, en büyük hasta 85 yaşındadır. Günümüz tıbbi teknolojisi sayesinde işitme engelliliği tarihe karışmak üzeredir.”

HASTANEDE 300’DEN FAZLA UYGULAMA

Prof. Dr. Ardıç, PAÜ Hastaneleri’nde bugüne kadar 300’den fazla hastaya koklearimplant (biyonik kulak) uygulandığını belirtti. En küçük hastanın 1, en büyük hastanın ise 85 yaşında olduğunu ifade eden Ardıç, biyonik kulak teknolojisinin işitme engelliliğine kalıcı bir çözüm sunduğunu vurguladı.