PAÜ’DE AĞRISIZ TÜP MİDE AMELİYATI
Perigastrikblokaj yöntemiyle gerçekleştirilen tüp mide ameliyatları, hastaların iyileşme sürecini hızlandırarak ağrıyı en aza indiriyor.
Pamukkale Üniversitesi (PAÜ) Hastaneleri Genel Cerrahi Anabilim Dalı Başkanı Öğr. Üyesi Prof. Dr. Onur Birsen, iki hastasında uyguladığı ağrısız tüp mide ameliyatı (sleevegastrektomi) sayesinde hastaların hem sağlıklı kilo kaybı yaşadığını hem de ameliyat sonrası süreci daha konforlu geçirdiğini açıkladı.
PERİGASTRİK BLOKAJ YÖNTEMİ İLE DAHA AZ AĞRI, DAHA HIZLI İYİLEŞME
PAÜ Hastaneleri Genel Cerrahi Anabilim Dalı Başkanı Öğr. Üyesi Prof. Dr. Onur Birsen, ameliyat süreci ile ilgili yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:
“Ağrısız tüp mide ameliyatı olarak da bilinen perigastrik blokaj yöntemiyle gerçekleştirdiğimiz sleevegastrektomi (tüp mide) ameliyatlarında, hastalar ameliyat sonrasında çok daha kısa sürede sağlığına kavuşmakta ve belirgin şekilde daha az ağrı hissetmektedir. Perigastrikblokaj tekniği, ameliyat sırasında mide çevresindeki sinir hatlarına uygulanan bölgesel bir anestezi yöntemi olup, hastanın ameliyat sonrası ağrı kontrolünü önemli ölçüde iyileştirir. Bu sayede hastalar hem erken mobilize (yürüme) olabilmekte hem de normal yaşantılarına daha hızlı dönebilmektedir. Ayrıca bu yöntemin kullanılması, ameliyat sonrası narkotik ağrı kesicilere duyulan ihtiyacı azaltarak hem daha konforlu hem de daha güvenli bir iyileşme süreci sağlamaktadır. Sleevegastrektomi zaten laparoskopik (kapalı) olarak uygulandığı için hastaların iyileşme süreci kısa olsa da, perigastrikblokaj sayesinde bu konfor bir adım daha ileri taşınmaktadır. Kısacası, uyguladığımız bu yöntemle hastalarımız ameliyat sonrası dönemi daha rahat geçirirken, hızlı ve güvenli bir şekilde sağlıklarına kavuşmaktadır. Bu yöntemi son olarak iki hastamıza başarıyla uyguladık ve her iki hastamızın da ameliyat sonrası süreci son derece rahat ve konforlu geçtiğini gözlemledik.”
“KİLOLARIM YÜZÜNDEN YAŞADIĞIM ZORLUKLAR ARTIK GERİDE KALDI”
Ameliyat olan hastalardan Erkan İpek, yıllarca süren kilo verme çabalarının ardından ameliyatın kendisi için bir dönüm noktası olduğunu belirterek şunları söyledi:
“Ameliyat olmaya karar vermeden önce endokrin bölümünde uzun süre tedavime devam ettim. Bu süreçte 50 kilo verdim fakat kısa sürede geri aldım. Ardından akupunktur denedim, 35 kilo verdim ama 45 kilo geri aldım. Daha sonra diyetisyen eşliğinde diyetler yaparak 40 kilo vermeyi başardım; fakat 50 kilo geri aldım. Tüm bu denemelerden sonra artık ameliyatsız bu sorunun çözülemeyeceğini anladım ve ameliyat olmaya kesin olarak karar verdim. Kilolu olmak normal hayatımı her anlamda etkiliyordu; ayakkabılarımı bağlayamaz hale gelmiştim, nefes nefese kalıyordum ve gerçekten büyük bir eziyet çekiyordum. Kilolu olmak hem fiziksel hem de ruhsal açıdan oldukça zor ve sağlığım açısından ciddi riskler taşıyordu. Bu nedenle bu ameliyat benim için bir dönüm noktası oldu. Ameliyattan sonra toparlanma sürecim beklediğimden daha rahattı. Ağrılarım minimum seviyedeydi. Şu an kendimi daha hafif, daha enerjik ve daha umutlu hissediyorum.”
“ARTIK GELECEĞE DAİR UMUTLARIM DAHA GÜÇLÜ”
Bir diğer hasta Rafet Akbaş ise ameliyat kararını abisinin geçirdiği operasyon sonrası yaşadığı olumlu değişimi gördükten sonra verdiğini belirterek şöyle konuştu:
“Kilo artık vücuduma zarar vermeye başlamıştı. Nefes almakta zorlanıyor, yürürken hemen yoruluyor, günlük işlerimi bile yapamaz hale geliyordum. Üstelik abimin daha önce Onur Hoca’da ameliyat olup gözlerimin önünde nasıl değiştiğine birebir şahit oldum. Kısa sürede verdiği kilolarla hem sağlığına kavuştu hem de hayatına çok daha konforlu bir şekilde devam etmeye başladı. Bu değişimi görünce, benim için de en doğru kararın ameliyat olduğuna inandım. Ameliyattan sonra şu an çok rahatım, kendimi daha özgür hissediyorum. Artık geleceğe dair umutlarım daha güçlü.”




