HUBBLE UZAY TELESKOBU YILLARIN GİZEMİNİ AYDINLATTI
ABD Havacılık ve Uzay Ajansı (NASA), emektar gözlem aracı Hubble Uzay Teleskobu sayesinde uzay derinliklerinde gerçekleşen nadir bir olayı belgelemeyi başardı. İki devasa kozmik çarpışmanın ardından geriye kalan tozlu kalıntıları görüntüleyen teleskop, bilim dünyasını uzun süredir meşgul eden bir gök cismi tartışmasına da son noktayı koydu.
NASA tarafından kamuoyu ile paylaşılan teknik verilere göre, Hubble Uzay Teleskobu'nun kaydettiği görüntüler, bilim insanlarının onlarca yıldır üzerinde çalıştığı bir gizemi çözüme kavuşturdu. Teleskopla elde edilen yüksek çözünürlüklü görsellerde, devasa boyutlardaki uzay kayalarının birbirine şiddetle çarparak gezegen formunu andıran yoğun ve kalın toz bulutları oluşturduğu tespit edildi. Yapılan analizler, gezegen sanılan bu yapıların aslında çarpışma sonrası ortaya çıkan kalıntılar olduğunu, bu kalıntıların zamanla evrene yayılarak genişlediğini ve sonunda tamamen gözden kaybolduğunu ortaya koydu.
YANILGI NASIL DÜZELTİLDİ?
Gökbilimciler, uzun yıllar önce Fomalhaut adı verilen genç bir yıldızın yakın yörüngesinde son derece yoğun ve parlak bir nokta tespit etmiş, bu cismin yeni oluşmakta olan bir gezegen olabileceği ihtimali üzerinde durmuşlardı. Ancak Hubble'ın sağladığı son veriler ve detaylı fotoğraflar, bilim dünyasındaki bu yaygın kanıyı bilimsel verilerle çürüttü. Görüntülerle desteklenen yeni bulgular, o parlak noktanın stabil bir gezegen olmadığını, aksine şiddetli bir çarpışmadan arta kalan ve zamanla sönümlenen bir enkaz bulutu olduğunu netleştirdi.
BEKLENMEDİK BİR OLAY
Konuya ilişkin değerlendirmelerde bulunan Harvard-Smithsonian Astrofizik Merkezi'nden Joshua Lovell, gözlemlenen olayın istatistiksel ve bilimsel açıdan taşıdığı öneme dikkat çekti. Bölgedeki hareketliliğin şaşırtıcı seviyede olduğunu vurgulayan Lovell, "Bu bölgenin 20 yıl içinde iki eşsiz, devasa çarpışmaya sahne olması son derece beklenmedik bir durum" ifadelerini kullanarak yaşanan kozmik olayın nadirliğini dile getirdi. Astronomlar, çarpışmaya karışan uzay kayalarının en az 60 kilometre genişliğinde devasa kütleler olduğunu tahmin ediyor.
GÜNEŞ SİSTEMİNİN ÇOCUKLUĞU
Johns Hopkins Üniversitesi'nden astrofizikçi Meredith MacGregor ise elde edilen görüntülerin bilimsel değerini çarpıcı bir benzetmeyle açıkladı. MacGregor, bu çarpışmaları ve sonrasındaki süreçleri anlık olarak incelemenin "Güneş sistemimizin bir çocuğun fotoğrafını çekmek gibi" olduğunu belirterek, gezegen sistemlerinin evrimsel süreçlerine ışık tuttuğunu ifade etti. Araştırmacılar, önümüzdeki yıllarda bu yeni toz bulutunun hareketlerini yakından takip ederek, kalıntıların evren boşluğunda nasıl değiştiğini ve nihai olarak nasıl dağıldığını gözlemlemeyi planlıyor.




